Küresel felaketin eşiğindeyiz

Patlayan bombalar, savaşlar, siyasilerin hiç bitmeyen atışmaları gündemi hiç boş bırakmazken, uzaklarda bir yerlerde, tüm dünyayı etkileyecek çok büyük ve geri dönülemez gelişmeler oluyor.

Şu anda hayatımıza tesirlerini belirgin bir şekilde hissetmeye başlamadığımızdan, tüm bencilliğimizle umurumuzda olmasa da, yakın zamanda etkisini doğrudan üzerimizde, hayatlarımızın tam ortasında acı bir şekilde hissettiğimizde olanları düşünmeye kaçınılmaz olarak başlayacağız, yakınacağız ancak her şey için çok geç olacak…

Kuzey Buz Denizi yok oluyor

Bu, sadece kuzey buz denizindeki kutup ayılarının ve oradaki diğer eşsiz canlıların yok olması anlamına gelmiyor. Bu, aynı zamanda, iklim değişikliğinin ivmesini korkunç derecede arttıracak… Buzulların perdeleyemeyeceği güneş ışınları doğrudan koyu renkli okyanusa yönelecek. Dünya bundan sonra çok daha hızlı ısınacak. Küresel bir felaketin eşiğindeyiz. Hal böyleyken, mide bulandıran bir ironi içinde, eriyen buzulların ortaya çıkardığı denizlerde petrol arama çalışmaları başladı. Petrol şirketleri, sebep oldukları küresel felaketten, bunu hızlandırmak pahasına yararlanmaktan çekinir gibi görünmüyorlar.

Dünya üzerinde insan hayatı olmadığında, ekonomi de olmayacak. Onlar bunu anlamayacaklar.

Gözlerimizi kapamak ve kulaklarımızı tıkamak ne bizi ne de çocuklarımızı kurtarabilir.

Bir şeyler yapmak için zaman daralıyor. Biz güvertede birbirimizle kavga ederken veya günümüzü gün ederken gemi su alıyor. Başka bir gemi yok. Başka bir dünya yok. Başka bir gelecek yok.

Bu gidişe dur denilmez ise, karanlık uzay boşluğunda süzülen eşsiz mavi dünya, ev sahipliği yaptığı sayısız canlıya ve hayata ve yegane yuvası olan bu mavi gezegene saygı duymayan, kendi çıkarını her şeyin üzerinde tutan, insan denen açgözlü ve acımasız varlığı üzerinden temizleyecek ve bu temizlik, bu “iyileşme”, sancısız olmayacak, hasta bir canlının mikroplarla mücadelesinde olduğu gibi, “yüksek ateşli” olacak…

Ertuğrul, 24 Ekim 2012